19 Ağustos 2009 Çarşamba

Dikili Pazarı

DİKİLİ PAZARINDA KEŞİF

18 Ağustos 2009

Sardalye gibi dizildiğimiz yataklarımızdan kalkıp ne oldum demeden kendimizi Dikili'de bulduk. Neyse ki Beyazgül Unlu Mamüller vardı da karnımıza iki lokma, gereğinden fazla lezzetli börek girince ayıldık. Kendimize geldiğimizde 10 kişilik ekibimiz 3 gruba ayrılmıştı.


Can Ozcan'in tasarim briefimizi masadaki peçeteye derlemesinden sonra son yudumlarımızı da alıp pazara yöneldik. Dikili Pazarı Ege Bölgesi meyve ve sebzeleriyle dolu, doğası gereği çok zengin bir pazardı.

-------------------------------------------------------------------

Brief dedigimiz de aslinda 3 ilkeden ibaretti

1- Daha önce (lezzet, görsel kompozisyon ve içerik olarak) tecrübe edilmemiş yemek menüleri tasarlanarak geliştirilecek. Bunun için de Dikili pazarından derlenen Ege mutfağına özgü malzemeler ve bilgiler biraraya getirilecek (CONTAMINAZIONE).

2- Geliştirilen tasarımlar lezzet ve tasarım olarak ilham verici olacak ve bunları tecrübe edenlerde yeni tasarım fikirlerinin oluşmasına yol açacak (INSPIRING).

3- Kullanılacak yöntem de bireysel yaratıcılığa dayalı tasarımcılık değil, kollektif katılıma dayalı Darwin temelli evrim ilkeleri olacak (EVOLUTION)
-----------------------------------------------------------------
Pazar yerinde yöresel gıda tüketim alışkanlıklarıyla ilgili bilgiler topladık. Kimisi pazarcılarla röportaj yaptı, kimisi alışverişe gelmiş teyzelerden yeni tarifler öğrendi kimisi neyin ne kadar satıldığını hesaplamaya çalıştı kimisi de dolu pazar torbalarını fotoğrafladı.











Vakıf binasına dönüldüğünde elimizde işi bitmiş iki alışveriş listesi ve çeşit çeşit malzeme vardı. Tabi karınlar da aç olduğu için yaz sıcağına uygun, hafif ve çabuk pişirilebilir (!) birşeyler hazırlamaya karar verdik.









Yemekler yaptık, sofralar kurduk, herkes tabağına konan az miktarda patates kızartmasını ve karidesli salatasını mideye indirdi. Lakin karınlar doymayınca "akşam üstüne yeriz" diye pişen haşlanmış mısırlarıda yemeden edemedik :)
Yemekten sonra Can Hoca akşam yapacağı sunumu hazırlarken bizi serbest bıraktı. Kimisi kendini havuzun serin sularına atarken yine aynı kimler iskambil oynadı. Diğer kimlerinse ne yaptığı bilinmiyor ama en azından zamanını çok boş geçirmediğini biliyoruz. Çünkü saat yediyi (sunum saati) geçip de, iskambil tayfası istirifini bozmayınca fırçayı yiyen de aynı tayfa oldu.



Darwin, evrim, tasarım ve daha birçok konu üzerine yapılan tartışmalar zaten yorgun bünyelerin iyice acıkmasına sebep oldu. Sunum sonrasında hep beraber mutfağa girip Dikili'den alınan rakıya yaraşır bir çilingir sofrası hazırladık.




Günün Menüsü:

Kahvaltı: Beyazgül unlu mamülleri börekleri

Öğle yemeği: patates kızartması (yoğurtlu ve domates soslu), karidesli salata ve doymayanlara mısır

Akşam yemeği: Haydari, semizotu salatası, zeytinyağlı patlıcan yemeği, tatlı mısır, makarna salatası, kavun, beyaz peynir

Günün Sözü:

"Hocam bizim saatimiz yokmuş, saatin farkında değilmişiz."
Mutlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder